Gülşah Özdemir Koryürek, Yazar ve Yayıncı.
2003 yılından beri çocuklar için ya da çocuklarla birlikte üretim yapan biriyim. Bu üretimler kimi zaman tiyatro, kimi zaman drama, kimi zaman da çocuk kitabı formunda ortaya çıktı. Şimdi de İmpact Hub ve ABD İstanbul Başkonsolosluğu tarafından uygulanan Project Zoom’un desteği ile Zaman Yolcusu Kreta adında bir çocuk kitabı ve etkinlik projesi üretiyorum.
Zaman Yolcusu Kreta, tüketim alışkanlıklarımızın iklim değişimine etkisini merkez alan bilimkurgu türünde bir kitap. Kitabın içinde, Kreta ve en yakın arkadaşı Şiva ile birlikte gezegenimizin farklı zaman dilimlerine gidiyor ve gelecekteki Dünya’dan bugünkü Dünya’ya bir mesaj getiriyoruz. Bu mesaj, görüntülü bir mesaj ve -artık bir krize dönüşmüş olan-iklim değişimini engellemek için neler yapabileceğimize dair bazı öneriler sunuyor. Bu önerilerin neticesinde de, çocuklarla birlikte, ‘ikinci el ve paylaşım’ kavramlarını deneyimleyeceğimiz takas pazarları kurmak hedefindeyim. Proje, kitap, video ve takas pazarı etkinliklerinden oluşan bir bütün.
Bu bütünü istediğim titizlikle tamamlayabilmek için bazı araştırma ve örnek deneyim süreçleri hazırladım. Bunlardan ilki, kitabın yazım sürecinde, rehber öğretmenlerimiz ile yaptığım röportajlardı. Bu röportajlarda çocuklara iklim krizinin nasıl anlatılması gerektiğini konuştuk. Yazılar başlığı altında bu yazıyı da okuyabilirsiniz.
Kitabın araştırma-yazım sürecinin bitmesiyle birlikte bütünü oluşturan diğer kısmı sınayabileceğim mini bir etkinlik tasarladım: Kızım ve onun arkadaşlarından oluşan mahallemdeki oyun çetemle birlikte yaptığımız ‘Takas Pazarı’. Çünkü, gittikçe bireyselleşen ve mülkiyetçileşen yeni neslin ‘takas, ikinci el, kullanılmış eşya’ gibi kavramlara nasıl yaklaştığını ölçmem ve kitapla birlikte uygulayacağım takas pazarı etkinliklerini değerlendirmem gerekiyordu.
Bu yazının konusunu ise yaptığımız bu keyifli deneyin süreci ve sonuçları oluşturacak. Başlıyorum; etkinlik, 4-9 yaş aralığında beş farklı çocuğun oluşturduğu küçük bir grupla yapıldı. Gruptaki çocuklardan ikisi kız, üçü erkekti. Gruptaki çocukların hepsi orta gelir grubundan, iki ebeveynleri de üniversite mezunu olan ailelere mensup çocuklar ve 4 yaşındaki en küçük erkek çocuğumuz dışında hepsi okula gidiyorlar. Çocukların hepsi aynı mahallede oturan, sıkça görüşen ve benimle de düzenli olarak oyun oynayan, vakit geçiren çocuklar.
Çocuklara, takas pazarı fikrimi söylediğimde heyecanla karşıladılar fakat takas pazarını daha önce okullarında yapılan kermesler gibi düşünüp alış-veriş/ para ile ilişkilendirdiler. Para kullanmayacağımızı öğrendiklerinde heyecanlarında bir değişim olmadı. Herkesin üç eşya ile katılabileceğini söyleyip, zamanı ve yeri kararlaştırdık.
Etkinliği yapacağımız gün geldiğinde, kızımla birlikte minik bir afiş ve sohbet ederken yiyebileceğimiz minik atıştırmalıklar hazırladık. Bunların hepsini apartmanımızın bahçesine yerleştirdik. Çocukların hoşuna giden bir ortam oluştu, gruptaki diğer çocuklar da hazırlıklara yardım ettiler ve en önemlisi takasa koyacakları eşyaları kendileri yerleştirmek istediler.
Çocuklar, ortak kararlar alarak takas masasını düzenlediler; eşyaları türlerine göre yerleştirdiler. Genellikle kitap, oyuncak ve aksesuar getirmişlerdi. Masayı istedikleri gibi dizerken bir taraftan da eşyaları inceleme fırsatı buldular ve hemen ardından da almak istedikleri eşyaları söylediler.
Takas sürecinin benim için en önemli kısmı, eşyalarından vazgeçme ânı ve aynı eşyayı almak istediklerinde üretecekleri çözümlerdi. Erkek çocuklarının eşyaları ile vedalaşması daha uzun sürdü, kızlar ise bu durumdan çok etkilenmediler. Aynı eşyayı almak istediklerinde ise bir şekilde birbirlerini ikna ettiler ve herhangi bir tartışma çıkmadan paylaşım yapabildiler. Hatta, fazla oyuncak alanlardan biri hiç oyuncak almamış olan arkadaşına elindeki oyuncağı verdi.
Takası bitirip masa başına geçtiğimizde ise sorularımla yönlendirdiğim bir sohbete ve bir şeyler atıştırmaya başladık. Sorularımın ilki, takas kelimesinin anlamıydı. Hemen hemen hepsi takasın ne demek olduğunu biliyordu. İkinci sorum ise eşyalarını takas ederken ne hissettikleriydi. Bu soruya erkekler “Hiçbir şey hissettmedik,” diye cevap verirken kızlar iyi hissettiklerini söylediler. Bir sonraki sorum, arkadaşlarının eşyalarını kullanmak fikriyle ilgiliydi… Bu soruya da yine kısa cevaplar verdiler: “Hoşumuza gitti, güzeldi, sevdik…”
Sohbetimizin kalan kısmı ise ikinci el kıyafetler üzerineydi. Çocuklara ikinci el kıyafet kullanımı konusundaki fikirlerini sorduğumda önce hepsi olumsuz cevap verdi; kullanmadıklarını, başkalarının kıyafetlerini giymeyeceklerini söylediler ama sohbet ilerledikçe aslında akrabalarından gelen ikinci el kıyafetleri kullandıklarını fark ettiler. Hatta bazılarının kıyafetleri üç ya da dört el değiştiriyordu. Sohbetin sonunda tanıdıklarının kıyafetlerini giyebilecekleri ama yabancıların kıyafetlerini giymek istemediklerini belirttiler.
Etkinliği oyun oynayarak tamamladık. Yaşadığımız bu keyifli süreç sonunda çocukların ikinci el ve takas kavramını rahatlıkla anlayıp, uygulayabileceklerini gözlemledim. Etkinlikte giydiğim yeleğin bir arkadaşımın olduğunu, ihtiyacı olmadığı için bana verdiğini anlatmam çocukları olumlu etkiledi. Yani gerçek hayattan, yakın çevrelerinden örnek gördükleri zaman, takas ve ikinci el kavramlarının çocuklar tarafından daha da kolay benimsendiğini fark ettim.
Sonuç olarak; birlikte deneyimlediğimiz bu süreç hem projenin sağlamasını yapmak hem de çocuklarla birlikte bahsi geçen kavramları sorgulamak adına gayet verimli bir şekilde ilerledi ve sonlandı. Bana kalan en güzel cümle ise “Bunu bir daha yapalım mı Gülşah Abla?” oldu. Evet çocuklarla doğru iletişim dilini kurduğumuzda her şeyi paylaşabiliyor, her kavramı konuşabiliyor ve uygulayabiliyoruz.