Bu yazı dizisi İmpact Hub ve ABD İstanbul Başkonsolosluğu tarafından uygulanan Project Zoom’un desteği ile hayata geçen Zaman Yolcusu Kreta adlı çocuk kitabının araştırma-geliştirme çalışmaları için oluşturulmuştur. Yazı üç bölümden oluşmaktadır. Okumaya; “İklim Krizinin Çocuklar Üzerindeki Psikolojik Etkisini Tartışmak – 1” adlı yazıdan başlamanızı rica ederim.
Yazıdaki sorular Rehber Öğretmen Canan Çağdavul, Psikolojik Danışman
Ramazan Özkan ve Eskişehir Gelişim Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi-Öğretmen Ağı Değişim Elçisi- TED Eskişehir Koleji PDR Uzmanı Yasemin Gültekin tarafından cevaplanmıştır.
* İklim Krizi’ni kontrol altında tutmak için gerekli olan en önemli şeylerden biri tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmek. Az tüketmek. Hatta tüketmemek, sadece ihtiyaçlarımızı karşılamak. Özellikle de bu konuyu çocuklar ile nasıl paylaşmamız gerekiyor? Çünkü bu denli tüketmeye devam edersek çok korkutucu bir tablo ile karşı karşıya kalacağız. Bu tabloyu çocuklara tarif etmeli miyiz?
Ramazan Özkan – Canan Çağdavul: Çocuğun, ebeveynin ve yaşam biçiminin çok önemli olduğu yerdeyiz. Bu noktada samimiyet ve aidiyet ilk bakılması gereken nokta. Her hafta sonu AVM’de olan bir aileye tüketim nasıl anlatılır, bu havada kalacak bir durumdur. Bu noktada ailelerin birbirleri ile çocukların da akranları ile bu ilişkileri kurabilmesi gerekiyor. Çocuk, çevresinde de bunu gördüğünde sorun yaşanmıyor. ‘İkinci el kıyafeti ben de giyebilirim’ düşüncesi hem aile boyutunda hem de çocuk boyutunda yaşandığında gerçekliğini bulacaktır.
Çocukla çalışırken, “Bizim sınırsız bir kaynağımız yok, doğanın bir yaşam döngüsü var. Ama insanlar bu döngüye müdahale edince denge bozuluyor,” bu tablo çocuklara ifade edilmeli. Özellikle tüketim kavramını aktarmalıyız. Bu dünyanın sınırsız imkânları var şeklinde bir algı yaratamayız. Aile, çocuğa her şeyin en iyisini aldığında çocuk kendini o aldıkları ile bir görüyor. Kendi değerini sahip oldukları ile eş görüyor. Sadelik, doğa, yaşam tarzı hâline getirilmeli ki içselleştirilsin.
Bu bağlamda iklim değişikliği kavramının çocuklara çevre eğitimi ve sürdürülebilirlik kavramı ile verilerek olumlu ve kalıcı davranış değişiklikleri kazandırmanın, problemlerin çözüm önerilerinde çocukların aktif olarak katılımını sağlamasının önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Böylece çocuk, iklim değişikliği konusunda bireysel gücünün olduğunun farkına varır ve iklim değişikliği için bir şeyler yapmada kendini yeterli görür.
Yasemin Gültekin: Tüketim noktası gerçekten konunun en önemli kısmı. Sadece ürünler değil; insanlar, ilişkiler de çok çabuk tüketiliyor. Bir “tık”la arkadaşlıkların başladığı ve bittiği bir dünyada öncelikle çocukların sahip oldukları şeylerin kıymetini bilmeleri gerektiğini, öğretmenin önemli olduğunu, bunun da yolunun aileleri eğitmekten geçtiğine inanıyorum (Hem maddi hem manevi anlamda). Bir çocuğun o kadar çok eşyası var ki yokluğunu fark etmiyor, dolayısıyla eşyalar korunması gereken değil, yok olduğunda gizli bir el tarafından yerine yenileri konulan şeyler hâline geliyor.
Bir kalemi sonuna kadar kullanmanın hazzının yeni bir kalem alıp arkadaşlarına göstermekten daha önemli olduğunu göstermek hem eğitimciler hem de aileler tarafından çocuğa özen ve şefkâtle tekrar tekrar hatırlatılmalı.
Daha önceki sorulara verdiğim yanıtlarda da söylediğim gibi; amacımız korkunç bir tablo çizmek olamamalı, eşyaları, anları, anıları tüketim nesnesi değil ortak bir amaç için korunması ve sürdürülmesi gereken şeyler olarak algılamaları için bir dil oluşturmanın gerektiğini vurgulamalıyız. Davranışlarımızda, sözlerimizde yaşam tarzlarımızda bunu göstermek ve birlikte deneyimlemek en önemli şey bana göre.
* Bir önceki soru ile bağlantılı olarak şunu da sormak istiyorum: benim kuşağım, kendinden önceki çocukların eşyaları ile büyüyen bir kuşak ama bizim çocuklarımız bunu pek yaşamadılar. Özellikle modern pedagoglar çocukların kendilerine ait eşyaları kullanmaları gerektiğini vurgulayıp durdular ve bir taraftan da –bence- mülkiyetçiliği desteklediler ama şu anda bunu değiştirmek ve eski sisteme dönmek zorundayız. Çocukların hayatına ikici el, takas gibi kavramları sokmak ve uygulatmak konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu konuda Psikoloji bize ne diyor?
R.Ö- C.Ç: Eskiden yokluk vardı, alım gücü kısıtlıydı. Hepimiz büyükten küçüğe aynı şeyleri kullanmak zorunda kaldık ancak şimdi her şey daha ucuz, daha çabuk ve az kaliteli; hemen yıpranıyor, yırtılıyor ya da kullanılamayacak duruma geliyor. Bu durum tüketim toplumunun hem nedeni hem sonucu hâline gelmiş durumda. Aileler çocuklarına her şeyi alarak onu yüceltmeye çalışıyorlar ve bu döngü kendi içinde doğaya en büyük zararı veriyor. Bu tarz insanların doğaya dönüş yapması, kendileri gibi düşünen bir çevrede ilişkiler kurması daha sağlıklı sonuçlar doğuruyor.
Birçok soruya cevabımızda olduğu gibi neyi, nasıl, ne kadar verdiğiniz ve konuya çalışarak hazırlıklı gitmekle ilgilidir. Çocuğun benlik duygusunu zedelemeden ona aşırı tüketimin yıkıcılığını göstermek gerekiyor. Amerika’da çevre çalışmalarında bulunan bir eğitimcinin anısı belki buraya güzel bir örnek olabilir. Oyuncak bir ayı üzerinden yola çıkarak etiketinde yazılan üretim yeri ve ardından yine sorular, sorgular, cevaplarla birlikte taaaa Çin’de bir fabrikayla yapılan online görüşmeyle çocukların oyuncak bir ayı yapımında kullanılan malzemeleri, su ve elektirik tüketim miktarını, insan emeğini o ayının bütün o aşamalarını ve sadece bir ayıcık olmadığını görüyorlar. Bu konu çocukları suçluluğa, umutsuzluğa iten bir yerden değil, “Bunun için şimdi ve gelecekte ben ne yapabilirim?” sorusunun cevaplarına ulaştırıyor.
Y.G: Modern pedagoglarla aynı fikirde değilim. (Pedagog kelimesine ayrıca karşıyım ama bu başka bir tartışmanın konusudur.) Bu tarz tek mülkiyet düşüncelerinin aksine her şeyin ileri dönüştürülebildiğini, bir şeyi bir kere değil üç kere, beş kere kullanıma açıyor olmanın dünyaya verdiği katkıyı çocuklara göstermek ve vurgulamak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Dolayısıyla takas, ikinci el kavramları çocukların hayatında olmalı ve yaparak, yaşayarak bu konuları deneyimlemelerini sağlayacak ortamlar görmelerine fırsatlar tanınmalıdır.
Kıtlık içinden çıkmış bir neslin aynı kıtlığı çocuğuna yaşatmama kaygısı ile yahut kendi çocukluk tutkusu olan piyano çalma hevesini çocuğu üzerinde tatmin eden ebeveynlerin sadece hazza odaklanan çocuklar yetiştirmesi mümkündür. Bu çocukların gezegenin geleceği ile ilgili en ufak bir kaygı duymayacakları, sadece bireyselleşen dünyada kendileri için fayda sağlamak adına her şeyi mübah göreceklerini tahmin etmek için psikoloji profesörü olmaya gerek olmadığını düşünüyorum.
* Yine bağlantılı bir soru sormak istiyorum; İklim Krizi ile mücadele etmek isteyen çocuklar, aileleri ile çatışma yaşayabilirler. Bu çatışmaları nasıl yönetmeliler, onlara nasıl yardımcı olabiliriz?
R.Ö-C.Ç: Çocuk ile yapılan çalışmalarda çocuğun konuyu sahiplenmesi, içselleştirmesi için verdiğimiz mesajlar, etkinliklerin çocuk tarafından nasıl algılandığı, bu noktada çok önemlidir. Süreç sonrasında çocuk kendi üstüne düşen görevin farkına varır ve bazı kararlar alabilir. Bu kararları kendi hayatında uygulamaya koyma aşamasında ilk etki ailesi tarafından gözlemlenecektir. Çocuğun da beklentisi bu yönde olacaktır. Ailesinden bu noktada aldığı tepkiler çok önemlidir.
Ailelerin çocukları ile birlikte hareket edebilmeleri ve doğru bir yönlendirme için ilk yapılacak şey, çocuğun ‘iklim krizi, tüketim, sürdürülebilirlik’ kavramlarından ne anladığını, bu kavramlara nasıl bir anlam yüklediğini öğrenmeye çalışmaktır. Koşulsuz kabul ilkesi ile her fikre ve düşünceye saygı duyarak süreci onun gözünden görmek ve problem çözme basamaklarını uygulamak aileler için daha kolaylaştırıcı olacaktır. Örneğin, fikirlerin ortaya konması, aynı ya da farklı düşünülen noktaların belirlenmesi, bir çözüm yolu bulunması ve çözüm yolunun denenmesi, değilse başka bir çözüm yolu bulunması gibi bir yaklaşımla çocuğa problem çözme becerisi de kazandırılmış olur.
Çocuk Hakları Bildirgesi’nde belirtilen dört temel haktan biri de ‘Katılım Hakkı’dır. Çocuğun yaşadığı dünya ile ilgili söz hakkı olması kadar doğru, haklı bir gerekçe yoktur. Çocukların iklim kriziyle mücadelesi bize bambaşka tanıklıkları da yaşattı. İlk defa genç bir çocuk iklim aktivisti oldu ve onun çağrısına dünyanın her tarafından, yaşları birbirinden farklı birçok çocuk cevap verdi. Roger Hart’ın Çocuk Katılımı Merdiveninde 7. ve 8. basamakların örneklerini görüyoruz. Bir yandan da bunlar heyecan verici, müthiş gelişmeler. Öte yandan yetişkinlerin nasıl bir tutum, davranış ya da niteliklere sahip oldukları da çocukların koydukları bu iradeye karşı tavırlarıyla da belirleyecektir. Bu çatışmalardan çocuklarla birlikte değişerek, dönüşerek çıkılacaktır.
Y.G: Çocuklar iklim krizi ile kendi yaşamlarını değiştirerek mücadele edebilirler, bu da ancak doğru bir yetişkin yönlendirmesi ile mümkün olabilir. Bir çocuğun tek başına Greta gibi sosyal medya araçlarını kullanarak mücadele etme girişimi çocuklar için güvenli olmayan bir ortam olan internet denizinde boğulmasına izin vermekten başka bir şey olamaz.
Aile, çocuğunu bu mücadele ile ilgili sonuna kadar desteklemeli fakat sınırları yaş dönemi özelliklerine göre çizmelidir. Örneğin evde geri dönüşüm ya da ileri dönüşüm, kompost ile ilgili bir video çekip yakın arkadaşları ya da ailesine atmasını sağlayabiliriz. Ancak çocuğun bir Youtube kanalı açmasına izin verilmesi onun psikolojik sağlamlığını sarsacak kadar çok uyaran ve zorbalıkla da yüz yüze kalmasına sebep olabilir. Öğretmenlerin web 2.0 araçlarını kullanarak oluşturduğu sanal sınıf ya da kapalı aile guruplarında yaptıkları çalışmaları sergilemelerini sağlamak da onları bu mücadelede desteklemeye yardımcı olacaktır. Ancak uygun yaşa geldiklerinde kullandıkları sosyal medya araçlarından bu tarz eski videolarını eğer isterse paylaşabileceğini anlatmak önemlidir.
NOT: Yazı üç bölümden oluşmaktadır, devamını; “İklim Krizinin Çocuklar Üzerindeki Psikolojik Etkisini Tartışmak – 3” başlığı altından okumaya devam edebilirsiniz.